Ne zaman Barış olur?


Barışmak... Dünyanın en zor şeyidir. Aptalca bir "misketlerimi aldı" kavgasından 2 saniyede küsülür, amma barışmak için belki de yılların geçmesi gerekir. Bir öfke anında bisikletinin telini kırdığım bir çocukluk arkadaşımla, yıllarca küs kalmıştım. Hâlâ anımsayamadığım nedenlerden dolayı, neredeyse yaşım kadar yıldır arkadaşım olan biriyle de öyle... Ne kadar zor geldi barışmak, sanki ödün veriyormuşum gibi. oysa hatırlamıyorum bile denedeni küslüğün. 

Kürtlerle Türkler de barışmak zorunda, başka şansımız yok. Kürtler Türklerin hassasiyetini, Türkler de Kürtlerin ezilmişliğini anlamak ve öğrenmek zorundalar. Gün artık bunun zamanı. silahlar bir şekilde bırakılır. Ateşle oynama devri sona erer. Ama ya halkların içine düşen ateşin söndürülmesi?

Yapılması gereken iki zorunlu şey olduğunu düşünüyorum. Sırasıyla değil aynı anda yapılmalı.

Devlet (hükümet değil, devlet) önce Türkler'den özür dilemeli. Bugüne kadar söylenen yalanlarla uyutulduğu için. Basiretsizliği sonucu kendisine teslim edilen yirmili yaşlarındaki binlerce gencin ölümüne, binlencesinin sakat kalmasına ve bir o kadar ailenin de yüreğine kor düşmesine neden olduğu için.

Aynı anda Kürtler'den de özür dilemeli. İnsan yerine koymadığı için, varlığını inkar ettiği için, onbinlerce faili meçhul için, gencecik insanların dağlara çıkmasına neden olduğu için, basiretsizliği için.

PKK, önce Kürtler'den özür dilemeli. Kendinden başka şekilde düşünen Kürtlere yaşam hakkı tanımadığı için (bu mutlaka öldürmek anlamına gelmiyor). Gücünü pekiştirmek için öldürmenin tek geçerli yol olduğunu gösterdiği için.

Türkler'den de özür dilemeli. Zaman zaman terörize ettiği bir toplumun aklını karıştırdığı için, eksen sapmaları yaşandığı dönemde, topluma yaşattığı acılar için.

Ve hemen Anayasal yurttaşlık kavramı acilen yaşama geçirilmeli, Kürtlerin de Türkler gibi bir halk olduğunun altı özellikle çizilerek, eğitim hakkı başka olmak üzere, Türklerin ne hakkı varsa Kürtlere de eksiksiz aynısı verilmeli.

Zaten ben bu anayasadaki türklük kavramını hiç anlamış değilim. "Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür". Hadi bunu kabul edelim. Bu söylem Azeriler başta olmak üzere tüm orta asyalı Türk kökenli halkları (hatta Avrupa'daki Gagauzlar gibi Türkleri) hem incitir hem de Türk olmadıkları peşinen kabul edilmiş olur ki, bunun neresini düzeltmek gerekir bilmiyorum. Yok büyük Turan açısından bakılıyorsa, doğru kabul edilir ki o zaman da 21. yüzyıla taşıdığımız aslan parçası gibi ırkçılığımız olur.

Yine bu söylemi doğru kabul edersek bu kez soydaş kavramımız epey genişler. Sadece Türkmenler, Bulgaristandaki Türkler, Yunanistandaki Türkler değil, Irak'taki Kürtler, Suriye'deki Araplar, Ermenistan'daki Ermeniler, az biraz Yunanistan'daki Rumlar ve hasılı 72,5 millet hepimizin soydaşı olur ki olsun benim açımdan hiç bir sorun yok zaten hepsi benim soydaşımdır (ister Adem'dem, ister evrimden).

Bir de topluma şu belletilmeli: "Türk milleti dünyadaki bütün millet kadar değerli, onurlu ve yücedir ama başkalarından üstün değildir (Ümit Kıvanç, 24-10-2009, Taraf, sf. 4).

Acilen Kürtler "zafer" havasından çıkmalı (kolay değil onca acı sonunda barışın hemen avuçlarında olması ama), Türkler de "satılıyoruz, bölünüyoruz" korkularından bir önce uzaklaşmalıdırlar. Ne Kürtler bir savaşın sonunda zafer kazanmışlardır, ne de Türkiye orta yerinden bölünüyor. Sadece barışıyoruz, onurumuzla, dimdik...

Yorumlar

Popüler Yayınlar