Kürt Sorununun Tarihi ve Çözüm Yolları - 1

Bu yazı dizisi, sevgili Mahmut Balpetek'in "Sol Tartışma" mail grubuna gönderdiği yazılarının bir araya toplanmasıyla oluşturuldu. Devam ettikçe burada da bölümler halinde yayınlanmaya devam edeceğim.


Tarihte Kürdistan Terimi ve İlk Yazılı Eser
  1. İdari bir birim olarak: Büyük Selçuklu Sultanı Sancar Bey, merkezi bugünkü İran’da Hemedan kentine yakın Bahar kentini merkez alan ‘’Kürdistan Eyaleti’’ni kurdu. Xll. Yüzyılda, bir idari birimdi ve atanan ‘’Bey’’lerle yönetildi. Sınırları Kirmanşah,Kuzey Irak ve Diyarbekir’e varıyordu.
  2. Coğrafik olarak: Arap ve İran kaynaklı eserlerde yöre için ‘’Kürdistan’’adı kullanıldı. Hamdullah Mustafa Kazvini’nin Nüzhet’ül Külüb eserinde bu eyaletteki kentlerden ‘’Kürdistan’’diye söz edilmektedir. Xll-XIII Yüzyıl Arap yazarlarının eserlerinde de bu yöre için ‘’Kürdistan’’ifadesi coğrafik olarak kullanılmıştır.
Ehmedé Xani (Ahmed-i Hani), yaşadığı dönemde, bulunduğu coğrafyanın edebiyat dili olan farsça ve Osmanlıcaya karşın ‘’MEM U ZİN’’eserini Kürtçe yazmıştır. Ozan bu kitabı 1695 yılında tamamlamıştır. El yazması kitap, yirmi adet olarak tedavüle sokulmuştur. Ehmedé Xani’yi, tarihteki diğer kürt yazardan farklı kılan da bu yönüdür. Kürtçe bu ve benzer sınırlı yayın okunabilen örnekler dışında günümüze kadar ‘’Dengbej’lerın (seda söyleyen) söylediği ‘’kelamlar’’ve annelerin çocuklara aktarımı ile gelmiştir. Yani Kürt dili varlığını büyük ölçüde ‘’dengbej’’lere borçludur. Bizim çoğrafyamız dışında dünyanın hiçbir yerinde ‘’dengbej’’lik kurumuna benzer bir kurum olduğunu sanmıyorum.

Osmanlı Devleti ve Kürtler
Osmanlı Devleti’nin Kürtlerle teması, Yavuz Selim dönemindedir. Yavuz, Kürt coğrafyasının askeri yoldan fethine girişmek yerine, İdrisi Bitlisi aracılığı ile Kürt beyleriyle anlaşma yolunu tercih etmiştir. Kürt beyleri, özel bir statü ile yarı bağımsız bir konum almıştır. Bölge tımar sistemi dışında bırakılmış; dolayısıyla vergi ve asker toplanmamıştır. “Müslüman evladı” devşirilmediği için, Kürt ailelerin çocuklarından da kimse devşirilmemiş; böylece Osmanlı klasik sisteminin etkisinin devam ettiği 18. yüzyıla kadar, Kürtler için Osmanlı bürokrasisi içinde yükselmenin bu kanalı kapalı kalmıştır. Asker toplanmadığı için, önemli ailelerin devşirme mekanizması dışından “paşa” çıkarması mekanizması da söz konusu olmamıştır. Kürtler için, devlet mekanizmaları içinde yükselmenin ve Osmanlı olmanın yegane yolu, başta Araplar olmak üzere, Osmanlı tebası bütün Müslüman halklar için geçerli olan ulema içinde yükselme yoludur. Bu yolun sıklıkla kullanıldığı ve parlak örneklerin ortaya çıktığı söylenemez.

Kürt coğrafyası, tarih boyunca farklı egemenlikleri yaşamıştır. Pers, Roma, Arap-İslam Emevi, Abbasi, Büyük ve Anadolu Selçuklu, Safaviler gibi devletler Kürt coğrafyasında egemen olmuşlardır. Ancak ilk büyük ve kalıcı bölünme, Osmanlı ile Safaviler arasında 17. yüzyıl ortasına doğru yapılan Kasr-ı Şirin Anlaşması (1639) gerçekleşen paylaşımdır. Böylece Osmanlı Kürdistan’ı ile, İran Kürdistan’ı, hemen hemen bugünkü sınırlarla bölünmüştür. Burada tek değişiklik, gene Kürtlerin baskı altında tutulmasını zorlaştırdığı için, Cumhuriyetin ilk yıllarında İran’la yapılan toprak değişimi yoluyla sınırın düzeltilmesidir. Küçük Ağrı dağı böylece Türkiye topraklarına katılmıştır.

Kürt Sorununun Çıkışı
Esas olarak, Kürt sorununun ortaya çıkışının temelleri, II. Mahmut’un (1808-1838), Osmanlı İmparatorluğu’nu, “merkezi bir monarşi”ye dönüştürme projesi ile ortaya çıkmaya başladı. Osmanlı Kürdistan’ının da, vergi ve askerlik mükellefiyetine tabi kılınmak istenmesi, Kürt egemenlerinin şiddetli itirazlarıyla karşılaştı.

II. Mahmut dönemi ağır siyasi krizlerle geçti. Tahta Kabakçı Mustafa isyanını bastıran Alemdar Mustafa Paşa tarafından tahta çıkarılan II Mahmut, Sırp İsyanı ve Osmanlı Rus Savaşı, Mora İsyanı/Yunanistan Bağımsızlık Savaşı, Vahabi Ayaklanması ve nihayet Kavalalı Mehmet Ali Paşa Ayaklanması ile geçen 30 senenin sonunda öldü. Felaketli hükümdarlığı döneminde, “merkezi monarşi” inşası yolunda, çok sayıda reform gerçekleştirdi. Bunların arasında, Kürtlerin hayatına getirmek istediği köklü değişiklikleri de saymak gerekir.

Arazi Kararnamesi ve Etkileri
Kürt’ler Yavuz Selim döneminden başlayarak, yarı bağımsız olarak ‘’Mir’’ler aracılığı ile yönetilme biçimlerini, Osmanlı “Mir’’ kurumunu, kanlı bir biçimde derdest ederek sonlandırmıştır. ‘’Mir’’lerin elindeki erki, kendine direkt bağlı olarak, ağalar, meleler ve şeyhler arasında paylaştırmıştır. Bu yeni dönemde, bağımlılık halini pekiştirmek ve kalıcılaştırmak için gerekli hukuki düzenlemeler yapmayı ihmal etmemiştir. Bu saik ile çıkarılmış en önemli kanunlardan 1858 tarihli Osmanlı arazi kararnamesi, Kürdistan’ın sosyal ve siyasal yapısında önemli değişimlere neden olmuştur. Aşiret yapısının çözülmesinin başlangıç işlevi gördüğünü söylemek de mümkündür. Kararname ile; toprağa yerleşim artar ve toprağı işlemede modernleşmenin kapısı aralanır. Zengin kent eşrafı, geniş topraklar edinir. Az topraklı köylü, toprağını koruyamadığından, az sayıda olan toprak işçilerine katılmak zorunda kalarak, emekçilerin sayısında artışa neden olur. Kürdistan’da yerleşik topluluklarla birlikte, göçebe ve yarı göçebe toplulukların da varlığını sürdürdüğü bu zaman periyodunda ; toprağa yerleşim, giderek artar. Bu süreç, Kürtlerin, sosyo- ekonomik yapısında değişimi, muştular. Feodal güçlerin egemen olduğu toplumda, kapalı ekonomi hakimdi. Malın, mala takası çok yaygındı. Bölgenin bazı illerinde, ticaret ve el tezgahları oldukça ileri düzeyde olmasına karşın, ticarette, hayvan ve hayvan ürünleri ağırlıktaydı. Kararname ne amaçla çıkarılmış olursa olsun; yeni üretim ilişkilerinin miladı olmuştur. İlkel göçebe Kürt aşiretlerini, toprağa yerleştirerek, burjuva ekonomik sisteme doğru evirilmesine katkı sağlamıştır. Haberleşme ve iletişimi geliştirerek, uluslaşma sürecine olumlu etkide bulunmuştur. Ulus bilincinin gelişmesi, Osmanlı politikalarına karşı ulusal talepler etrafında isyanlara yolaçmıştır.

Osmanlı Dönemi Kürt İsyanları
  1. Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanı (1806-1808, Süleymaniye)

  2. Babanzade Ahmet Paşa İsyanı (1812, Süleymaniye)

  3. Zaza Aşiretleri İsyanı (1818-1820, Dersim)

  4. Revaduz Yezidi İsyanı (1830-1833, Hakkari ve çevresi)

  5. Mir Muhammet İsyanı (1832-1833, Soran)

  6. Kör Mehmet Paşa İsyanı (1830-1833, Erbil, Musul, Şirvan)

  7. Garzan İsyanı (1839, Diyarbakır)

  8. Bedirhan Bey İsyanı (1843-1847, Hakkari ve çevresi)

  9. Yezdan İzzettin Şer İsyanı (1855, Bitlis)

  10. Bedirhan Osman Paşa İsyanı (1877-1878, Cizre ve Midyat)

  11. Şeyh Ubeydullah İsyanı (1880, Hakkari, Şemdinli)

  12. Emin Ali Bedirhan İsyanı (1889, Erzincan)

  13. Bedirhani Halil ve Ali Remo İsyanı (1912, Mardin)

  14. Molla Selim ve Şeyh Şehabettin İsyanı (1913-1914, Bitlis)
  15. Koçgiri isyanı (6 Mart 1921, Alişan, Alişir, Nuri Dersimi)
Osmanlı Döneminde Kürt Yayınları
 Kürdistan gazetesi 22 Nisan 1898’de yayına başladı. Gazete, 19. yüzyıl Kürt kurtuluş hareketlerinde önemli bir rolleri olan Bedirxanilerden Mikdat Mithat Bedirxan’ın sorumlu luğunda yayınlanmaya başladı. 1898.1902 yılları arasında yayınlanan 31 sayıdan 1 - 5 sayıları Kahire’de, 6 -19. sayıları Cenevre’de, 20 – 24 sayılar Londra’da, 25 – 29. Sayıları, Folkstan’da, 30 – 31. sayıları tekrar Cenevre’de yayınlandı. Kahire’de yayınlanan ilk 5 sayıdan sonra, M. Mithat Bedirxan’ın ölümü üzerine gazetenin sorumluluğunu kardeşi Abdurrahman Bedirxan üstlendi. Gazetenin isminin altında ‘’Kürtleri ikaz ve tahsil, sinayii teşvik için şimdilik onbeş günde bir neşir olunur Kürtçe gazetedir’’cümlesi yer alıyor. Gazete, Kürtçenin Kürmanci lehçesi ile yayınlanıyordu. Gazete yayını süresince çeşitli yollardan ülkeye sokuluyordu. Abdulhamit’e karşı sert muhalefet yapan gazetenin ülkede geniş kitleye ulaşması, rejimi endişelendiriyordu.
Kürdistan gazetesinde, İttihat ve Terakki’nin önderlerinden Abdulah Cevdet ve İshak Sukuti gibi Kürt aydınlarının da yazıları yayınlanıyordu. Kürdistan gazetesi 1890’lı yıllarda para, şöhret ve rütbe vb. yollarla oluşturulan Hamidiye Alaylarının, Ermenilere ve Kürtlere karşı kullanılmalarını şiddetle eleştirerek sultan Abdulhamit rejimine karşı tüm ezilen halkların mücadele birliklerini savunuyordu.


Kürdistan gazetesi ile başlayan Kürt gazeteceliği, Kürdistan gazetesinden sonra da değerli ürünler verdi. 1908’de kurucu ve yönetim kurulu üyeleri arasında Seyit Abdulkadir, İsmail Paşazade, Muşir Ahmet Paşa, Şükrü Mehmet Sekban, Babanzade Ahmet Naim beyin de bulunduğu bir grup Kürt aydını tarafından kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyetinin (Kürt Yardımlaşma ve ilerleme cemiyeti), Kürt Teavün ve Terakki“ adında bir yayın organı da bulunuyordu. Gazete, İstanbul’da Kürtçe – Türkçe olarak yayınlanıyordu.

1912 yılında Kürt öğrencileri tarafından İstanbul’da kurulan Kürt ‘’HEVİ“ talebe cemiyeti tarafından, 1913 yılında ‘’Roji Kürd’’adında bir dergi yayınlandı. Bu dergi Kürtçe – Türkçe yayın yapıyordu.

1918 Kürdistan Teali Cemiyeti” (Kürdistan yükseliş cemiyeti) inisiyatifinde “JİN” ve “Kürdistan” adında 2 dergi yayınlandı. Bütün bu yayınların ortak özelliği, diyasporada çıkıyor olmasıdır. Bu durum, çıkan yayınların, Kürt coğrafyasına taşınmasını olumsuz etkilemiş ve okunmasını sınırlı kılmıştır.

Devam edecek

Yorumlar

Popüler Yayınlar