Gurbette Hasbihal / 1

Gurbette Hasbihal


Gurbet: Arapça ġurba(t) [#ġrb fuˁla(t) msd.] 1. ayrı ve uzak olma, yabancı yerde olma, 2. yabancılık, sürgün (Nişanyan Sözlük).

Gurbet: isim Arapça ġurbet: Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik (TDK Sözlük).

* * *

Yukarıda hem anlamını hem etimolojisini verdiğim GURBET kavramı, genel olarak tüm ülkemizin, özel olarak İskefiyemizin yakıcı bir sorunudur. “Doğduğun” mu “doyduğun” mu sorusunun can yakıcı muhatabıyızdır bizler. Doyduğumuz yere şükranlarımızı eksik etmezken, doğduğumuz yer bizi biz eden en büyük etmen olarak duruyor önümüzde. Kırksekiz yıllık ömrümün sadece onyedi yılını orada geçirdim, ama kim sorarsa sorsun cevabım net: İskefiyeliyim.

Bu bir giriş olsun, önümüzdeki sayılarda neler konuşacağımıza dair bir ipucu olarak buraya mim koyalım. Biraz gazetemizden hasbihâl edelim bu ilk yazıda:

Kadim dostum Nurettin tarafından ilçemizde bir gazete çıkarma fikri gündeme geldiğinde çok heyecanlandım; basılı medyanın sonunun geldiği düşüncesinin haylı yaygın olduğu bir dönemde böyle bir işe girişmek, açıkçası “Don Kişot”luktu. Çünkü varolan basılı medya hızla internet ortamına (mobil ortama) kayarken, kağıt üzerine basılı bir gazete çıkartmak hem geri bir hareket hem de ölü bir yatırımmış gibi geliyordu insanlara. Ama bu Nurettin’di ve yapardı. Ve hemen o dakika “bu gazetenin logosunu ben yapmalıyım” dedim. “Benim de katkım bu olsun!

Neredeyse ilk gün belirlendi “İskefiye Haber” adı. Çok büyük destek almıştı ve önerilerin çoğu “İskefiye” konusunda ağırlık basıyordu. Biliyordum(k) eleştiri alacağını, ama bu eleştirilerin yanlış olacağını da biliyorduk. Çünkü “İskefiye” bizi hiç bir zaman terketmemişti. Bir gecede adımızı değiştirmişlerdi ve biz o günden beri biraz kimliksizdik. Ne İskefiye’yi bırakabilmiştik, ne “Çarşıbaşı”lı olabilmiştik. Trabzonlulara dahi ya “Çarşıbaşılıyım, eskiden Vakfıkebir’e bağlı bir nahiyeydik” ya da “İskefiyeliyim” demek gerekiyordu nereli olduğumuzu anlatabilmek için. Bir yerlere birşeyler göndermeye çalışmıyorduk kısaca “İskefiye” derken. Şu dildeymiş, şunlar kullanırmış gibi bir kaygı hiç gütmedik; niye güdelim ki! Nece olduğu değil, ne ifade ettiği önemli.

İlçemiz için gazete, matbaanın müslüman Osmanlı halkına ulaşması kadar gecikmiştir bence. İhtiyaç mı yoktu, cesaret mi yoktu bilemiyorum, ama artık ciddi bir eksiklik giderilmiştir. Umarım çok uzun soluklu olur. Bu bize bağlı. Satın alarak, üreterek ayakta tutmak hepimizin görevi. Bir gazeteyi de ayakta tutamayacaksak eğer, gidelim ilçenin kapısına kilit vuralım.

Eksiği yok mu, elbet var, kimin yok ki? Önemli olan bu eksikleri kimseyi kırmadan, incitmeden ortaya koyup, gidermek için elimizi taşın altına koymaktır. Elini taşın altına koymayanın, eleştirme hakkı da sınırlıdır diye düşünüyorum.


Sağlıcakla ve sevgiyle...

Yorumlar

Popüler Yayınlar