Gurbette Hasbihal / Yine Memleket Üstüne
“Memleketim,
memleketim, memleketim,
ne
kasketim kaldı senin ora işi
ne
yollarını taşımış ayakkabım,
son
mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
Şile bezindendi.
Sen
şimdi yalnız saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
alnımın
çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...”
Prag’dan böyle sesleniyor Türkçenin büyük
ozanlarından Nazım Hikmet. O yıllar,
hasretin kat be kat büyüdüğü yoksunluk yılları. Bir de memleketine gelmen
yasaksa...
Bizlere yasak değil memleketimize geri dönmek, ama
bir kaç günlüğüne ama ebedi. Bazılarımız da gurbet ellerden memlekete
döndüğümüzü bile göremeden, memleket toprağıyla buluşuyoruz.
* * *
Şu fotoğrafın güzelliğine bakar mısınız? Kaçımız
hatırlıyor İskefiye’nin o günlerini? Bina sayısının azlığı, olan binaların
fazla yüksek olmaması, dağlara doğru neredeyse hiç yapı olmaması... Kumsaldan
bahsetmiyorum bile. Eski soğuk hava deposundan Kerem köyüne doğru bir bakış
açısı bu ve alabildiğine kumsal. Hem de çok nadir bulunan simsiyah kum.
Neleri kaybetmişiz! Doğaya aşık olan bizler, çok
daha eskiden becerebildğiimiz bir şeyi beceremiyoruz artık. Doğayla uyumlu
yaşamak! Köylerimizde bir nebze yaptığımız her şeyin doğa ile uyumuna dikkat
ederken, kasabalaşırken, giderek kentleşirken içimizden bir canavar çıktı ve
doğayı hükümdarlığımız altına almaya başladık. Milyarlarca yılın doğal
oluşumlarını bir kalemde yok ettik. Denizleri doldurduk, aklımıza başka bir şey
gelmedi çünkü. Yol lazımdı, daha düzgün alanlar lazımdı. Henüz dağları
düzeltemiyorduk o yıllarda, denizi doldurmak daha kolaydı ve biz denizi
doldurduk. Doğanın dengesini kendi lehimize çevirmeye çalıştık.
Oysa bu sahili koruyarak da evlerimizi, yollarımızı
yapabilirdik... Bitmez sandık, ama bitti...
Bunlar yalnızca İskefiye’ye mi özgü? Hayır!
Karadeniz’den Akdeniz’e bu yıkım devam ediyor. Hatta Karadeniz görece daha geç
nasiplendi bu furyadan. Ama memleket işte, yüreği yakıyor.
“Medeniyet” bazen böyle yıkıcı olabiliyor işte. Dünyada bugün geçerli
olmaya başlayan fikir, doğaya zarar vermeden gelişmek, uygarlaşmak. Bir dönem
azgınca tahrip ettiğimiz doğayı, yeniden birlikte yaşanabilir hale getirmeye
çalışmak. “Yeşil” politikalar, bir çok ülkenin birinci önceliği olmaya başladı.
Doğayı tahrip eden her şey, kısa vadece insana büyük kazançlar sağlasa da uzun
vadede götürdüğü çok daha büyük zarar olacağı için, şiddetle reddedilmeye
başladı. Bu yüzden, gelecekte bugünkünden çok daha “doğal” yaşayacağımıza inanıyorum.
* * *
Birkaç yazı sonra gurbetteki hemşehriler üzerine
yazmayı düşünüyorum. Bunun için bilgi belge topluyorum. Bu köşenin amacına daha
uygun yazılar ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Bu konu hakkında her türlü
düşüncelerinizi benimle paylaşabilirsiniz. İster Facebook hesabımdan (www.facebook.com/iskefiyeli68) ister e-posta hesabımdan (kaynar.yavuz@gmail.com) bana yazabilirsiniz.
Sağlıcakla
ve sevgiyle...
*
* *
(Not:
Fotoğraf, Mümin Kara’nın Facebook sayfasından alınmıştır)
Yorumlar