Gurbette Hasbihal / Sarıl Bana


“Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor azar azar zamanla.

Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.

Anılarım kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.

Sevgiden caydığım yerde darıl bana.”

2 Temmuz 1993’te, o kapkaranlık günde, gündüzün içindeki karanlıklar tarafından yakılan ama orada ölmeyip 9 Temmuz’a kadar direnip sonrasında aramızdan ayrılan sevgili Metin Altıok’la başladık bu kez.

* * *

Çoktandır insanlık sevgiden caymış, ama bu yüzden darılmakla yetinmemiş öldürmek gibi benim aklımın almadığı bir yola sapmış. Yeni de değil neredeyse homo sapiensin ve öncesinin ortaya çıkışından beri bu yolu seçmiş. Başlarda ayakta-hayatta kalabilmekti bunun nedeni. Bugün bu nedenle öldürme o kadar az ki! Hayatta kalabilmek için öldürme seçeneğine gelemeden güç kazanıp kendinden olmayanı yok etmek için kullanıyor öldürme aracını. Sadece “ben-biz” için yapıyor bunu.

Sevgisizlik o kadar aldı yürüdü ki, bugün nefret duygusu daha ağır basıyor hayatımızda. Kendimizden olmayandan nefret ediyoruz, bizim gibi düşünmeyenden nefret ediyoruz, istemediğimiz şeyleri söyleyenden nefret ediyoruz, bizden daha iyi olduğunu düşündüğümüzden nefret ediyoruz, bizim gibi konuşmayandan nefret ediyoruz, kısaca ötekinden nefret ediyoruz; aslında diğerine göre kendimizin de bir “öteki” olduğunu unutarak. Biz bu şekilde ötekilerden nefret ediyorsak, ötekinin de bizden nefret etmesini göze alacağız demektir. Bu nefret damarlarımızdaki kanı zehirliyor.

1980 darbesi öncesinde de nefret vardı, ama ideolojilerinden nefret ediyorduk, söylediklerinden nefret ediyorduk. İnsan olarak nefretimiz neredeyse yok denecek kadar azdı. Birbirine silah çekenler, ertesi gün insani olarak yardıma ihtiyacı olduğunda yanında “öteki”ni buluyordu. Henüz insanlığımız ölmemişti. Oysa bugün cenazelerimize bile gidemiyoruz, bir diğerini öbürünün cenazesine almamakla cezalandırabiliyoruz. Kimse masum değil bu konuda. Herkes bir diğerini suçluyor bu duruma gelmemizden dolayı. Oysa suç hepimizin.

Ve bu nefret ortamından kendine pay çıkaran içimizdeki şeytanlar. İşte onlar geleceğimizi ipotek altına alanlar. Onları da çok uzakta aramamak lazım, hemen yanı başımızdalar. İçimizdeler, dost görünüp sağımızda-solumuzda bizimle yürüyorlar; ama aslında yönümüzü kendi yollarına çevirmekten başka bir şey yapmıyorlar.

Benim onlara söyleyeceğim tek bir  var: Şeytanlık yapmayı biliyorsan, taşlanmayı göze alacaksın.

İçimizdeki şeytanları hep birlikte taşladığımız, sevgiden caymadığımız o güzel günlerin yakında geleceği umuduyla, sevgi ve dostukla kalın.

www.facebook.com/iskefiyeli68
kaynar.yavuz@gmail.com
-->

Yorumlar

Popüler Yayınlar